Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mutasyon

Resim
Yüzyıllar önce atalarımızın DNA'sının uğradığı bir mutasyon,şuanda var olan bizlerin bedensel ve dolayısı ile ruhsal seyrini etkiliyor.Tıp buna 'sporadik kalıtım' diyor. Yani onlarca yıl,sessizce, nesilden nesile atlayıp sonra da en unutulduğu anda ortaya çıkan kalıtımsal  özellik. Kök'e yapılan sadakatsizik,gösterilen ilgisizlik mutasyonun devamına neden oluyor.  Hülâsa;  Ruhsal ve fiziksel hastalıklarını kök neden analizi yaparak sonuç almayı başarabilen bir birey sadece kendi yaşam dinamiklerini istediği gibi düzenlemekle kalmayıp, kendinden sonrakiler için de daha steril bir başlangıca vesile oluyor ... İNSAN yaratımı itibariyle belki de kendinin şifacısı mıdır? Farmakoloji de çoğu zaman plasebo mudur? 👀😕

Sahi En Çok Kim Biliyor ?

Resim
Bana hiç duymadığım şeyleri söyleyen insanlara derin alaka duyuyorum.Ve tabiatta da bunun orkestral bir şekilde yapıldığını biliyorum.Timsah ağzını açıp bekliyor ve balıklar gelip dişlerini temizliyor,zürafanın boynuna konan kuş, keneleri bir bir yolarken koca dev hareketsiz bekliyor.Kimse eksik olanını tamamlayanına ses etmiyor. Bence varlık alemi bu tamamlayıcı etki ile ilintili bir network üzerinden işletiliyor.Lakin bize, ismimizden önce ünvanımızı söyleyip karşıdakine evvela "ben zaten bişeyim ve çoğu şeyi biliyorum" demek öğretiliyor.Tabiata bakıp örnek alma alışkanlığı uzağımızda kalıyor.Meslekler ilişki belirleyicisi oluyor.Kariyerlilerin kariyerlilerle evlenmesi gerekiyor yoksa toplum işi "denk değiller" ile çamurluyor. Yahut kişi bir konuda ehil olmuş ise zaten kendini bilginin tanrısı ilan ediyor. Ama bilmelisin; tanrılığın sadece aktarılan bilgiyi öğrenmenden , tatbik etmenden.. ve o bilgi daha doğarken bile değişime gebe ... Bence insan

Ben mi ? Medeni Kanun Belirleyicileri mi?

Resim
Bilinen (!) ilk hominid (insansı) canlı 3 milyon yıl öncesine ait. Bilinen (!) ilk homo sapiens (bildiğimiz insan formu) tarihi ise tahminen dünya üzerinde 45.000 yıldır insan yaşamı olduğunu tahmin ediyor. Bizim coğrafyamızda bilinen manada ev'lenme tarihi (resmi nikah,kontratlar,sözleşmeler, nafakalar vs vs) 1926'dan bu yana yapılıyor.Bu tarih aşağı yukarı diğer dünya devletleri ile yakın.Yani nikah akdi ortalama 100 yıldır evrak üzerinden tanzim edilip , birliktelik onaylanıyor ve toplum sizi çift olarak görmeyi kabulleniyor.Yoksa reddediyor. . Mevcut sisteme dahil olmuşlar olarak herkes ve bu herkesten doğanlar entegrasyonları için elbette bu sistemin öngördüğü daire içinde kalmaya devam edecek. Burada işaret etmek istediğim şey çizilen sınırların "kimler tarafından çizildiği" konusu üzerine düşünmek, biraz buna kafa yormak.. Yasa yazıcıların çoğunun erkek olduğu bir hukuk ailesinin  "belirleyicileri" konusunu biraz kurcalamak... 45.000 yıl tüm bi

Calal Şengör ve Avanesi İçin Not :

Resim
Celal Şengör’ün uzmanlık alanı dışındaki konulardaki iddialarını dinliyor, yanılgılarını aynı sebepten hoş görüyordum. Çünkü hem coğrafyamızın bilim insanı azlığından hem de bilimsel’miş gibi konuşan insanlardan hemen haz edip sorgusuz hemen ilahlaştırmasından sebep (bu teoloji üzerine konuşanlar için de geçerli) şaşırmıyordum. Lakin her ipin pazara çıkma hakkı vardır diye de düşünürüm hani. Halk Tv yayınında Nahl Suresi 15. Ayet üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığının mealini referans alarak (ki haklıdır) “ O, sizi sarsmaması için yere sağlam dağlar yerleştirdi, “ ayetinin mevcut jeoloji bilgiler ile ilgili çelişkili olduğunu söyleyerek ateist oluşunun kendince haklı nedenleri arasına eklemiş.Arkasından da şu cümleyi kurmuş : “ Tam tersi..Dağların olduğu yerde müthiş zelzeleler olur, canına okur karaların…” Haydaaa… ! Evvela dağ deprem sebebi değil deprem SONUCU değil midir? Yani iddia ettiği gibi dağ olan yerlerde çok deprem olmaz, deprem olan bölgelerde dağ oluşu

Taraf Olmanın Şehveti mi? Arafta Kalmanın Çilesi mi?

Resim
Son zamanlarda siyasi liderlerin diline doladığı,demeçlerine yastık ettiği canım Cemil Meriç’in “Taraf olmayan bertaraf olur” izahının ağızlarından hoyratça savrulmasına seyirci kalamayışımdan mütevellit not; Sayın Meriç asla bir ideoloji yahut cemaat üyesi olmayı tavsiye etmez. Cümlenin geçtiği yazılar bütününe bakıldığında kasıt bilakis Araf’a davettir.Çünkü arada olmanın,arafın çilesi insanı gölgeden sıyırır gerçekle hemhal eder.Platonun mağara alegorisinde arzı endam eden tiyatral sahne tam da bunu anlatır. Bir ikitidara,bir ideolojiye,bir gruba mutlak tabiyeti değil,her daim bu putların eleştirilmesini,arka planlarını ve değişken dinamiklerini sorgulamayı tavsiye eder. Hasılı; Taraf olmanın şehvetinden Allah’a sığınırım.Arafta kalmanın çilesine talibim.

Sosyal Medya Üzerinden Sadakaperverlik

Resim
Sadakanın çeşitleri ve hükmü ile ilgili uzun,alışılageldik,doğru,yanlış,kitle iletişim öncesi ve sonrası bilgi yığınını transitleyip mevzuya gelicim. Zira “he he” cilerden hırsımı alamadım zaar. Sevgili İyilikpervercim; İhtiyaç sahibinin evini,çıplak ayaklarını,yırtık çorabını,delik ayakkabısını,kırık çatısını bacasını Canonunla, Nikonunla yahut ayfonunla “yakalayıp” (öle diolaa,çok güzel yakalamışsın diola),bunu gönlünce servis edip izzet devşiremezsin. Kollektif ya da değil, elinden avucundan çıkıp ihtiyaca yürüyen sadakanı kameralarla,sosyal medyayla deklere edip bunun üzerinden de zerrece takdir beklemeyen eda ile yavan tevazu sergileyemezsin.Yani bence sergileme yemiyoz , daha evvelkilerde yemedi … Bakara / 271 “Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz bu güzel bir şeydir. Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.” Ay

Müslümler ve Tecahül-i Arif

Resim
Bir ara gidip izleyeyim sonra giydireyim diye niyetlendiğim sonra da gitmesem de rahat rahat giydirebilirim dediğim malum film üzerine not: -Orta sınıf diye bir şey yoktur.Kendini orta sınıf diye tanımlayanlar,ağır işçi olduğunun farkında olmayan ve kendine beyaz yaka diyenler kadar aptaldır.Çünkü sadece iki sınıf vardır :  Sermaye ve İşçi Arada oynaşanlar sadece oynaşanlardır   :) -Bu tarz mastürbatif filmler,kendini orta sınıf zannedenleri bir sinema salonunun konforlu deri koltuklarında hüngür foşurt ağlatıp,Müslüm Baba rolünün benzeri hayatların dışarıdaki varlığının rahatsız edici sorumluluk duygusunu sinema salonunda boşal’t’masını sağlayan ve sermaye sınıfı tarafından projelendirilip finanse edilen filmlerdir. -Evet biyogrofiye çok üzüldün,ağladın,kendi acılarını anlamlandırdın,hastalıklı yanlarını bi süre rehabilite ettin, “Amman Tönroom bu şarkılar nasıl yazıldı söylendi şimdi anliiyöörüm” diyip muazzam tespitlerde bulundun.. Tamam Tebrikler..

Haydutlar ve Aptallar

Resim
Cipolla kategorizasyonu yaparken neleri düşündü bilmiyorum.Çok önemli de değil. Okuduğum şeyle kesişme halini seviyom ben daha çok. Gıcık da oluyorum tabi bazen ama olsun.Kategorizasyonun kısa ve anlaşılır olma cazibesi cezb etmişti, yeri geldi madem aktarayım. Cipolla toplumu oluşturanları 4 gruba ayırır ve sıralar: -Saflar -Zekiler -Haydutlar -Aptallar Saflara ve zekilere ilişmeden aptallar ve haydutlar üzerinden yürüyeceğim.Kendine kar sağlarken başkalarına zarar verenlere “haydut”   , hem kendine hem başkalarına zararı olanlara “aptal” deneceği konusunda muhalif olan varsa şu köşede olsun beni oyalamasın. Sözde ilmi (sorsan estağfurullah biz naçizane şee ediyoruz efenim derler o ayrı) üzerinden dem vurup,kazancını gün be gün arttıran çıkarsız (?) din dillendiricilerine haydut demekte hiçbir sakınca bulmuyorum. Popüler olanı çoğunluk mu belirler tartışılır.Yani kanal kanal gezip maaile engin din ve ahlak bilgilerini titreyen seslerle anlatıp to

Fahişe Arketipi

Resim
İrrite bir başlık caziptir ve nasılsa insan merakını kamuda saklar,mahremde giderir.Çaktırmadan okumanıza gerek yok hepimiz buradayız. Jung analistlerinin (bu arada Kurtlarla Koşan Kadınlar’a,Clarissa’ya ve 2016/La Maripossa Jung’perver kızlarıma sevgiyle…)malum arketiplerinin arasından ciddiyetle sıyrılan bu arketip,maddi kazanım amacıyla yalnızca bedenin satılması olmadığını söyler ve herkeste mevcut olduğunun altını çizer.Temelde hayatta kalma korkusu ve buna bağlı güvencelerle ilintilidir. Lakin; Zihin,zaman,yetenek ve kişisel değerlerin satışı da her koşulda fahişeliktir.Çünkü finansal bir kazanç için vazgeçiş baş gösterir. İlavesi gecikmez; etik değerlerden,inançtan,manevi bedellerden vazgeçiş eklenir ve işte fahişe ortadadır.Kendimize sormamız gereken birkaç soruya vereceğimiz cevapla arketipin ne kadar dahilinde ne kadar haricinde olduğumuzu bilebiliriz. -İnanmadığım,istemediğim şeyleri maddi kazanç için yaptım mı ? -Etik değerlerimi yok sayan şeylere

İslamın Şartı 5 Değildir Azizim...

Resim
Geçenlerde yeğenlerimin ilkokul ve ortaokul seviyelerindeki ders kitaplarına göz attım. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının olmazsa olmazı İslamın şartı 5’tir hala tüm heybetiyle yerli yerinde. Şimdi bütün akademisyenler,ulema, efendime söylim müfredat bilginleri   (bu arada bilgin oldukları için bu grubun maaşı da farklı tabi) falan hepsi toplaşıyorlar, bilmem kaç milyon tane kitabı basıma hazırlıyorlar. O milyon tane kitap basılıyor,piyasaya sürülüyor,milyon tane eğitim gönüllüsü (?) veli gidip kitabı alıyor yahut kitap devlet eliyle dağıtılıyor. Sonra bu çocuklara şurdan şuraya sorumlusunuz sınavda deniyor,çocuk akşam evde bıdır bıdır şart (?) ezberlemeye çalışıyor bir de bu yalan uyduruk bilgiden sınava tabi tutuluyor.Ha bi de tabi bunları ezberleyen çocuklarını videoya çekip alkışlatan ebeveynleri de hiç anlamam , asabım da çok bozulur, bak yine bozuldu. Bakınız;  İslamın şartı beş falan değildir.Kur’an-ı Kerimde İslam ile ilgili böyle bir imaya da